Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 24 Şubat 2023 tarihinde yayınlanan istatistikler ve tablolara göre geçtiğimiz 20 yıl içerisinde evlenme sayılarında gözle görülür bir artış gözlemlenemezken, boşanma sayılarının ise gittikçe artış gösterdiği görülüyor. Evlenme sayıları geçtiğimiz 20 yıl içerisinde 500.000 – 600.000 arasında seyretmekteyken, 2002 yılında 95.323 olan boşanma sayısı, 2012 yılında 123.325 ve 2022 yılında ise 180.954 oldu.
Yazı İçeriği
Masrafların Göz Korkuttuğu Söyleniyor
Evlenme sayısının sabit kalmasında ve nüfusa orantılı olarak artış göstermemesinde en büyük sebeplerden biri olarak ekonomik sıkıntılar ve artan düğün maliyetleri ileri sürülmekteyse de, boşanma mahkeme masrafları ve özellikle boşanma avukatı ücreti gibi boşanmaya dair masraf kalemlerinin de benzer oranda artış göstermesi, meselenin çok daha farklı bir boyutu olabileceğini gözler önüne seriyor.
Ankara Barosu tarafından 2023 yılı için yayınlanan Avukat-İş Sahibi Arasındaki En Az Ücret Çizelgesine göre çekişmeli boşanma avukatı ücreti 44.500 Türk Lirasından az olmamak üzere dava değerinin %15’i ve anlaşmalı boşanma avukatı ücreti ise 28.500 Türk Lirası olarak tavsiye edilmektedir. 2020 yılı için tavsiye edilen ücretler ise neredeyse bu tutarların 4’te biri oranında daha az durumda. Dolayısıyla düğün masraflarının göz korkutuyor olduğu iddia edilecek olursa, ileri sürülen bu “göz korkutma” iddiasının boşanma masraflarını da kapsaması gereceği açıkça ortada. Ancak böyle bir durum söz konusu değil. Ayrıca masraflardan ziyade, boşanma sürecinin diğer maddi ve manevi etkilerinin çok daha göz korkutucu olduğu söylenilebilir. Örneğin günümüzde bir çekişmeli boşanma davası, istinaf ve temyiz süreçleri ile birlikte 3-5 yıl arasında bir süre boyunca sürebiliyor. Boşanma sonucunda tarafların karşılıklı ödemek durumunda kalmaları muhtemel nafaka, maddi ve manevi tazminat ve katkı payı alacağı gibi mal paylaşımı alacak ve borçları, düğün masraflarından çok daha ürkütücü olması gereken masraf kalemleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle meselenin ekonomik boyutundan ziyade, sosyolojik ve kültürel temellerinin irdelenmesi, toplumsal anlamda önem arz etmektedir.
Yeni Jenerasyon Evlenmekten Çekindiği Gibi, Boşanmaktan da Eskilere Nazaran Daha Az Çekiniyor Olabilir
Sıkça duyduğumuz “Y Kuşağı”, “Z Kuşağı” gibi tabirler, 1980-2012 arasında doğmuş olan bireyleri kapsıyor. Yapılan sosyolojik araştırmalara göre bireysellik algısı daha kuvvetli olan bu kişiler, çok çeşitli nedenlerle aile konseptine diğer jenerasyonlara nazaran daha az aşina ve daha uzak olabiliyor. Meselenin yalnızca maddi – ekonomik boyutundan ziyade sosyo-kültürel boyutunun da araştırılması ve masaya yatırılması, ancak konuya ilişkin demografik istatistiklerin sosyolojik araştırmalarla ele alınması sonucunda anlaşılabilecek kompleks bir incelemeyi gerektiriyor.